5 Nisan 2009 Pazar

yaşadığınız yerin yakınlarında mutlaka gidilip görüldüğünde yaşamı artık eskisinden daha anlamlı kılan doğal güzellikler vardır. Ve dünya küçük...


Adını Antik Yunan'dan alan, hikayesi Zeus'un oğlu Işık Tanrısı Apollon'un Daphne adlı genç kıza aşık olması olan Hatay'ın ilçesi "Harbiye"ye gittim. Her klasik gezi yazısında söylenen bir şey vardır: "Görülmeye değer ya da mutlaka gidin" gibi gibi...Ben bundan farklı olarak size sadece kendi hissettiklerimi anlatmayı tercih ediyorum, gördüklerimi bile anlatmaktan çok.

Daha önce oraya gitmenin bilmişliğiyle sadece biraz olsun askerlikten uzaklaşmanın tadını çıkarıyordum otobüsten inip yürümeye başladığımızda. Ama daha sonra Harbiye'ye gelen herkesin uğramadan gitmediği o malum turistik bölgeye vardığımızda yıllar önce buraya uğramamış olduğumu anladım.

Yeşil rengin insana verdiği huzuru bilirsiniz. Hele bu renk bir de ağaçlardan bitkilerden geliyorsa, bu görüntünün üstüne şarıl şarıl her yerden fışkıran suların sesi ekleniyorsa, temiz ve ılık hava da hakimse o ânâ; zamanın bir ân durduğunu iddia edebilirsiniz.

Birden acıktım, çaysadım, nargile içesim geldi, hatta yatmak uzanmak uyumak istedim. Ama sadece bir yemeklik vaktimiz vardı. Suyun etkisiyle olacak balık sipariş ettik, alabalık. Gerçi o mekânın güzeliğine sığınan sıradan bir pişirimle geldi önümüze ama çok da aldırmadan yedik balığımızı,tazeydi ve gerçekten alaydı, bu bize yetti. ( Alabalık en güzel tereyağlı oluyor bu arada, ama orada tereyağ ve balık birlikteliği çok denenmeyen birşey olacak ki ayrı olarak tereyağ istediğimde garson çocuk bunun nedenini anlamamış gözlerle baktı bana ve çok sorgulamadan getirmesini beklediğim bir kaşık tereyağ da gelmedi zaten)

Bulunduğumuz yerin Antakya olmasından kaynaklı galiba damak zevki çıtam biraz yüksekti. Sonuçta Antakya yemekleriyle, mezeleriyle tanınmış bir yerdir. Antakya Harbiye'de olduğumuz için de olabilir, yemek ve ardından çay çok sıradan geldi ama kesinlikle kötü değildi.
***

Yol bulduğu yerden akar su! Suyun aktığı yerlerde de boş bulduğu uygun yerlere oturur insanoğlu. Bir masa bir sandalyeyle başlar, beş yıldızlı otele kadar gider.












Harbiye'de bu şelale turizmi -nedenleri vardır elbet- ne çok gelişkin ne de ıssız,el değmemiş.

Bir de unutulmaması gereken bir şey daha: Eğer güzel bir yere sevdiğiniz biriyle ya da birileriyle birlikte giderseniz o yer olduğundan çok daha güzel görünecektir gözünüze. Ve yalnız gittiğinizden çok daha mutlu olacaksınızdır. Geriye fotoğraflar kalıyor ya da video kayıtları ama oradaki mutluğunuzu sadece sizinle orada olan sevdikleriniz anlayabiliyor.

Harbiye kesinlikle yeni yerler görmek adına gidilmesi gereken ya da görmeden ölmemek için gidilen bir yer değil ve olmamalı. Orada bilin ki; "suyun huzuru" var. Ve yeşil orada çok daha anlamlı.

Ha bu arada yemek yerken yukarılardan bir yerlerden Farid Farjad çalıyordu ama oraya nasıl gideceğimizi bilemedik. Yalnız özellikle esin kaynağı doğa olan klasik müzik ya da herhangi bir klasik müzik enstrumanı mekâna bambaşka bir manevi boyut da katıyor.

Kendinize iyi bakın.
ö.e Nisan 2009

Hiç yorum yok: