28 Aralık 2010 Salı

SANATÇILAR SAHNEYE ZIRH VE KALKANLA ÇIKSIN! (Bir Serdar Y. Türkmen Yazısı)

SANATÇILAR SAHNEYE ZIRH VE KALKANLA ÇIKSIN!

Bilindiği gibi Mersin’li müzisyen Sarp Öztürk, ıvır-zıvır bir istek meselesinden

öldürüldü. İnsan, önce idrak etmekte zorlanıyor, böyle bir birikim, böyle ucuzca kayıp

gidebilir mi?

İnsan hakikaten çok sinirleniyor, bazen kime kızacağını da şaşırıyor. Ateşin düştüğü

yeri anlamaksa zor…

Bar, kafe vb. yerlerde müzik icra edenler iyi bilirler ki, bu aslında münferit bir olay

değil. Daha önce de buna benzer olaylar oldu. Böyle giderse de devam edecek.

Ufak tefek bir tartışma sonucu müzisyenin ‘topuğuna sıkılanlar’ mı ararsın, Kürtçe

şarkılar çaldığı için dövülen ya da uyarılanları mı ararsın, silah çekilip tehdit edilen

mi, taciz edilen mi? Hepsi var. Geri zekâlı bir takım, “Kürtçe şarkı söylemediği için

öldürüldü” şiarıyla yaraları kaşımaya niyetleniyor. Oysa mesele Kürtçe şarkı meselesi

değil. Türkçe şarkı-türküleri söylemediği için de tehdit edilenler oluyor. Olayı etnik bir

zemine çekmeye çalışanlar, kendi çürük ideolojilerinin meşrulaşması gayretindeler.

Kalsın… Mesele mafyalaşma, kabadayılaşma, magandalaşma… Öte taraftan da

bar ve kafe benzeri eğlence yerlerinde çalışanların olumsuz çalışma durumları ve

işletmecilerin çalışanlara gerekli değeri vermemesi; “Önüm, arkam, sağım, solum

para” mantığıyla hareket etmesi. Çalışanlarını olumsuzluklara karşı savunmak yerine,

zengin magandanın gönlünü hoş tutmak için ‘el pençe divan’ olanlar da bu olayın

suçlusu, hiç değilse izleyicisidir.


Fakat bu olay, işletmecilerin de kâbusudur. Eğlenmek için gidilen mekânda silahlı-

külahlı birilerinin olması, insanların eğlence yerlerine karşı güvensizliğini yaratacaktır.

Nereye elini atsan mafyasıyla karşılaşıyorsun. Her işletmenin bir ‘koruyucu’ mafyası

var. Koruma haracını da günü gününe alıyor! İlköğretimdeki çocuklar bile mafyacılık

oynuyor. Temas ettikleri her alanı kendi lehlerine düzensizleştirebiliyorlar. Devlet

bunlarla karşı karşıya gelmiyor, ayna kullanmıyor.

Bir taraftan da meclis, çıkarmaya çalıştığı yasayla (Teksas Yasası), silah taşıyabilme

yaşını 18’e çekiyor, silahla gezmeyi kolaylaştırıyor! O zaman sanatçılar da hemen

birer çelik zırh ve kalkan alsın! Yasayı çıkaranları da listeye ekleyelim, suçluların

sayısı artıyor.

OLEY-İS kimin sendikası?

Otel Lokanta ve Eğlence Yerleri İşçileri Sendikası (OLEYİS), bu iş kolunda

çalışanların örgütü. Konuyla ilgilenirler ve hatta bu olay doğrudan onları

ilgilendirir diye düşünüp, OLEYİS Doğu Akdeniz Bölge Temsilcisi Ali İhsan Artut’u

aradım. “Tamam da canım kardeşim” kıvamında başlayan itiraz cümleleriyle

bezenmiş bu konuşmanın özeti şu diyalog:

-

Bir bar müzisyeni arkadaşımız, istek şarkı çalmadığı için öldürüldü, Sarp

Öztürk. Biz de buna karşı ‘ses’ çıkarmak istiyoruz. Siz sendika olarak nasıl

katkı sunabilirsiniz?

-

Arkadaş sendikalı mıydı?

-

Hayır. Zaten Mersin’deki hemen hiçbir müzisyen sendikalı değil!

-

O zaman sendika olarak bir şeyler yapamayız.

Düşünsenize, sendikanın, işçileri örgütleme niyeti yok! Sonradan öğrendim ki,

OLEYİS, DİSK’ten HAK-İŞ’e geçmiş. Neyse… Hal böyle işte! Arkadaşı da suçlu

listesine ekleyelim.

Bundan sonra öncelikle sanatçıların, bar, kafe gibi yerlerde çalışanların ve insanlık

damarı körelmemiş herkesin bu konuda ‘ses’ çıkarması gerekiyor. Açıklamalar

yapılabilir, internet yoluyla etkin bir ‘bilgilendirme’ yapılabilir, eğlence yerlerinde

çalışanlar, işletmeciler çalışmayarak dikkat çekebilir. Sarp Öztürk ile ilgili bir belgesel

hazırlanabilir, bir anma gecesi tertip edilebilir, bir beste yapılabilir ve aynı anda

Mersin’deki, hatta Türkiye’deki eğlence yerlerinde konuya dikkat çekilerek bu şarkı

söylenebilir. Eğer ‘ses’ çıkarmıyorsak ‘suçlu’ kategorisine adımızı ekleyip 13 kişiye

göndermekle yetinelim!

Serdar Y. Türkmen

serdaryturkmen@gmail.com