Bu dünyanın adaletsiz bir yer olduğu çok kez yazılmış ve söylenmiştir. Yazıldığından ve söylendiğinden daha çok da yaşanmıştır. Her coğrafyada hangi ırka veya dine ait olursa olsun insan, hangi eğitimi almış olursa olsun, ne kadar gezse de ne kadar görse de ne kadar anlasa da... Hep adaleti aramış insan, her coğrafyada, her zaman diliminde. Zamanın kendisinden beklemiş, ateşten beklemiş, doğadan beklemiş, güneşten, aydan, kitaplardan, bilgelerden, heykellerden, göremediği hislerinden beklemiş, geçmişin getirdiklerinden beklemiş, gelecek umudunun gücünden beklemiş.
İnsan, en sonunda dünyanın adaletsiz bir yer olduğuna inanmak ve öyle yaşamak zorunda olduğunu kabul etmiş. İnancı yıpranmış, gerçeklerden uzaklaşmış, sanrılı ve sancılı doğumlar, yaşamlar ve ölümler normalleşmiş. Zaman, adaletsizlikle evrilmiş. Adaletsizlik mücadeleyi doğurmuş. Öleceğini bilen tek varlık olarak insan, yaşam arzusuyla dolup taşmış. Adaleti bulamasa da yaşam mücadelesi ile adaletsizliği bir çok kez yenmiş.
O yüzdendir, insan en değerli olandır.