Kendini bulmak!
Kim: Kendini
Ne: Bulmak
Neden: Kendinden kaçamaz insan
Ne zaman: Her zaman
Nasıl: Yazının konusu
Nerede: -
Kendini bulmak aramayla mı başlıyor? Araman gerektiğini idrak ettiğinde mi başlıyor? Ya da bulmaya başladığını hissettiğin anda mı?
Ne demek kendini bulmak? Mutlu olmak mı? Bir an mutlu olduğunda bunu hisseder mi insan? Ya da istikrarlı bir mutluluk mu? Ya da belki de mutlulukla hiç alakası yoktur. Kendini bulmak belki de bulduğuna hiç de memnun olmayacağın bir durum. Kendini bulmak ile keşfetmek farklı mı birbirinden? Aniden bulabilir insan kendini ama keşfetmenin farkı zaman içinde yavaş yavaş olmasıdır. Ya da keşfe başlar ve sonunda bulur. Şimdi yazının ismi "Kendini keşfetmek" olarak değişti.
Kendini Keşfetmek
-diyince, sadece benim aklımda bir serüven canlanmıyordur umarım. Çünkü keşif sözcüğü gücünü meraktan ve maceradan alıyor. Kendini keşfeden kaşif... Demek ki bir yolculuk bizi bekliyor. Batıni bir yolculuk bu; içe, öze, derine.
Tüme mi varalım, tümden mi gelelim açıkçası bilemedim, karar da veremedim.
Kendime yolculuğum, uzaklara dalan -o an hayallerine bakan aslında- gözlerimden içeri girmekle başlıyor. Umutlara çarpıyorum, bolca hayale çarpıyorum, o hayallerin detaylarına batıyorum bir bataklık gibi.. Tutunacak bir şey.. yok mu bir şey, beni kurtaracak. Hayır yok, batıyorum.
Önce korktum ama şimdi nefes alabildiğimi anladım hayallerimin detaylarında. İstediğim ne varsa burada, ama dokunamıyorum bile. Dokunmaya her çalıştığımda kırılıyorlar ellerimde. Her kırılışta ben de inciniyorum o an. Buradan bir an önce gitsem iyi olacak diyorum ve dediğim anda çıkıyorum bataklıktan. Gerçekleşmiş hayaller diyarındayım. Daha rahat nefes alıyorum burada. Birini alıyorum elime, yamukluklar olsa da yine de mutluyum elimde tutabildiğime. Bu yamukluklar hayallerimi gerçek kılmak için verdiğim ödünler, uğraşlar, hatta belki vazgeçtiklerimin acıları bile yamultmuş hayallerimi. Kendimden bir şey buluyorum burada. Mükemmel olmasa da ne güzel kabul etmişim gerçekleştirdiğim hayallerimi. Nasıl da güzel görünüyorlar gözüme. Hepsinde mükemmelliği bozan bir eksik olsa da varlıklarından mutluyum, gururluyum. Yolculuk devam ediyor, zaman aktıkça. Zamanı damarlarımda hissediyorum, kanım gibi. Her şeye geç kalma hissi ne menem bir his? Bu nasıl aşılır. Bu nasıl hissedilmez, bilmiyorum. Kanıksadığım, alışmaya mecbur kaldığım bir his bu. Ya bendeki her şeye yetme, yetişme çabası yanlış, ya da bu çaba doğru ve bu konuda daha da geliştirmeliyim kendimi.
Şimdilik her şeyi olduğu gibi zamana bırakıp yola devam ediyorum. Yolda olmak o kadar iyi hissettiriyor ki beni. Neler neler görüyorum bu yolda. Çokça insan görüyorum. En çok insan var sanki. İnsanların arasından müzikler duyuluyor. Konuşmalar, tartışmalar, kahkahalar duyuluyor. Hiç bitmeyecek gibi bir yer burası. Nasıl yorgun hissettim kendimi birden. Bu kadar insanın içinde biri yok mu beni buradan uzaklaştıracak? Olduğum yerde çöküyorum dizlerimin üzerine. Başım ağrıyor. Baş ağrısı kaşlarımın üzerinde yoğun. Gözlerimi açmakta zorlanıyorum. Ellerim başımda, alnımda, ensemde.. Ağrı yoğun, ağrı acı. Tüm sesleri bastıran bir müzik duyuyorum. Yaklaştıkça bastırıyor diğer sesleri. Yaklaştıkça azalıyor baş ağrısı ama gözlerimi açmaya ihtiyaç duymuyorum. Şu an yanımda müzik. Elimden tutuyor ve kalkabilmeme şaşırarak kalkıyorum ayağa. Gözlerim kapalı.
Müzik benimle olduğu sürece kalabalıklardan kaçmama gerek kalmıyor. Şimdi rahatça geziyorum insanların arasında. Kendimden bir şey buluyorum burada da. Benim müziğimi duyanlar oluyor dönüp bakıyorlar, durup dinliyorlar. Kendi müzikleri ile gelenler oluyor, müzikler kaynaşıyor, daha çok müzik geliyor, daha çok insan ama yolculuk devam ediyor. İnsanlar geliyorlar ve gidiyorlar. Şimdi daha az müziğin daha çok konuşmanın olduğu bir yerdeyim. Müziğim kısılıyor. Ben hep buradayım istediğin zamanda dercesine kalbimin üstündeki cebe giriveriyor. İnsanlar, konuşuyorlar. İddia ediyorlar, talep ediyorlar, ikna ediyorlar, susuyorlar (müziğin olmadığı yerdeki sessizliği pek sevmedim), insanlar, konuşarak yaşıyorlar. Gördüklerini, yediklerini, yaptıklarını, yaşadıklarını, sevdikleri şeyleri, sevmedikleri şeyleri, tanıdıklarını, tanımadıklarını, bildikleri ne varsa, bilmediklerini bile hatta anlatıyor insanlar. Hayallerini anlatıyor insanlar, planlarını.. en çok da düşündüklerini anlatıyor insanlar. Bu kadar kelimenin, bu kadar anlamın içinde tam orta yerinde kendimi hem buraya ait hem de yalnız hissediyorum. Sonra diğer tüm kelimelerden daha anlamlı kelimeler geliyor. Daha anlamlı bulduğum kelimeler yanımdayken kendimi yalnız hissetmemeye başlıyorum. Sonra daha da anlamlı bulduğum kelimeleri olan insanlar geliyor. Bazılarının müzikleri de ceplerinde, duyabiliyorum. Kelimeler karışıyor birbirine. Cümleler kalıyor insanlardan. Kimisi hatıra oluyor, kimisi ekleniyor kendi kelimelerime. Şimdi bütün bu kelimelerden cümleler kuruyorum. Kendimden bir şey buluyorum burada da.
Anlamanın çözmeye yetmediği bir yer burası. Kelimelerle yola devam ediyorum konuşa konuşa.
Soru işaretleri ile dolu bir yere geliyorum. Kelimelerim var, müziğim var ama yetmiyor bu soru işaretlerinden kaçmama hiçbiri. Soru işaretleri irili ufaklı üzerime üzerime geliyorlar. Bazılarını çözüyorum, çoğunu çözemiyorum. Bazılarına yeni anlamlar yüklüyorum kelimelerimi kullanarak. Sonra yola devam ediyorum, tüm soru işaretleri de peşime takılıyorlar.
Yine mi insanlar? İnsanlardan kaçış olmadığını anlıyorum. Zaten kaçmayı da mantıksız buluyorum o an. İnsanlar var parlak, insanlar var soluk, insanlar var rengarenk.. Maviler, pembeler, kırmızılar, yeşiller, beyazlar, siyahlar.. Kendime bakma ihtiyacı hissediyorum, acaba ben ne rengim? Ama kimse nasıl göremiyorsa kendi rengini ben de göremiyorum rengimi. En yakınımdaki insana soruyorum, "benim rengim ne?" diye, diyor ki benim en sevdiğim renksin. O da bana soruyor benim rengim ne diye. Gördüğüm tek renk değil. Ve ben diğer insanlara bakıyorum, çoğu ya tek renk ya da bir kaç renk. En yakınımda tüm renklerin sürekli değiştiği bazen birlikte göründüğü bazen hiç olmadığı bir insan var. Kendimden bir şey buluyorum burada da. En yakınımdaki insana "gel birlikte daha çok çok renkli insanların olduğu bir yer arayalım" diyorum.
Yolculuk devam ediyor.
Çok renkli insanlar ve onların kelimeleri ve müzikleri hâyâliyle, yolculuk devam ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder