24 Mart 2009 Salı
Bilgi çöplüğü sanal alemde gezen ironiklerden bir örnek: İKİ İNEK
Komünizm: İki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır size süt verir.
Faşizm: İki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır size süt satar.
Nazizm: İki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır sizi de kurşuna dizer.
Teokrasi: İki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır siz süt duasına çıkarsınız.
Bürokrasi: İki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır, birini öldürür, sütü satar, kovayı devirir.
Demokrasi: İki ineğiniz varsa ikisi de greve gider.
TÜRKİYE'DE: İki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır sonra sizi dört inek devlete borçlandırır.
Esinlenilen yer: http://www.bloggled.com/blog/2008/11/17/two-cow-economicsbloggeld-economy/
Bu linkte de görüldüğü üzre birileri yine ingilizceden çevirmiş bize uyarlamış sanal aleme sallamış ..Neyse çok önemli bişi diil zaten ;)
23 Mart 2009 Pazartesi
esnedikçe gergin zaman...
ö.e
15 Mart 2009 Pazar
Yrd.Doç.Dr. Aykan Erdemir'in TRT1'de Tayfun Talipoğlu'nun sunduğu programdaki konuşması
Ben de bugün burada bir yurttaş olarak sizlerden özür diliyorum. Sizlere alevilik öğrettiğimiz için, din derslerinde çocuklarınıza acı çektirdiğimiz için, camilerimizin, imamlarımızın, müezzinlerimizin, vaizlerimizin, imam hatip liselerimizin, ilahiyat fakültelerimizin, diyanet işleri başkanlığımızın tüm giderlerini sizlerin vergileriyle karşıladığımız için özür diliyorum. Ve 85 yıldır -ki Cumhuriyetin yurttaşı olarak Cumhuriyet'ten yalnızca sorumluyum, Osmanlı'nın özünü de bilemem- ama Cumhuriyet'in sorumlu bir yurttaşı olarak 85 yıldır sizden çaldığımız her damla alın terini ödeyene kadar da durmayacağız. Biz bugün belki az sayıda sunniden biriyiz bunu söyleyen ama sizden gasp ettiğimiz hakkınızı geri vereceğiz. Evet siz Pir Sultan'ın yoldaşlarısınız, itleriniz bile haram yemez ama bizlerde onurlu sunni yurttaşlarız; biz de haram yemeyiz, 85 yılın haramını sizlere tanzim edeceğiz. bu bir sunni yurttaş olarak söylemek istediklerimdi.
13 Mart 2009 Cuma
"Bir karıncanın doğal olmayan bir yöntemle ölme olasılığı ile bir insana piyango ve benzeri oyunlardan büyük ikramiye çıkma olasılığı arasındaki bağ"
"Bir karıncanın doğal olmayan bir yöntemle ölme olasılığı ile bir insana piyango ve benzeri oyunlardan büyük ikramiye çıkma olasılığı arasındaki bağ."
Bilindiği gibi ülkemizde her hafta, bir insana gerçekten çok fazla gelebilecek bir meblağ para ya veriliyor ya da kimse şanslı numaraları bilemiyor da ertesi hafta bilen alıyor.
Karıncaların, o kadar çok olmalarına rağmen bana kalırsa doğal olmayan ölme olasılığı, bizim şans oyunları oynayıp da kazanabilme ihtimalimizden az. Neden? Bir düşünelim.
Karınca her canlı gibi içgüdüsel yaşamaya programlıdır. Onun yaşam anlamı, nedeni, sonucu hayatını idame ettirmektir. Tabii süper istikrarlı çalışkanlığıyla tüm insanlık için vazgeçilmez bir örnek olmuştur. konumuza dönelim. karınca ölmemek için yaşar. (gerçi buradan biz de ikramiyeyi tutturmak için yaşarsak tutturacağımız denklemini kurabiliriz ama sırası değil herhalde).
Durum böyle olunca sanırım artık bir hesap yapma zamanı geldi.
Bir şans oyununu oynayan insanların olduğu coğrafyadaki karınca sayısını bilen var mı? Peki tahmin eden var mı? Ben kabaca bir tahmin yürüteceğim ve umarım kabul görürü bir tahmin olur bu.
1 insan = 1000 karınca dersek;
1.000.000.000 insanın yaşadığı bir kentte ( kent diyelim çünkü kırsal alandaki köylü karıncaları hesaba katarsak işin içinden Cahit ARF bile çıkamaz) 10.000.000.000 karınca olur deriz.
1 milyon insanın %25'i şans oyunu oynasa bu da 250.000 kişi demektir, tabii tüm ülkede toplamda 15-20 milyon insan oynamıştır bu oyunu ve 20 milyon insan = karınca sayısı 200.000.000.000 olur mu, olur.
200.000.000.000 karıncadan bir haftada ölen karınca sayısının oranını tahmin eden var mı? Yine ben sallıyorum o zaman; en fazla %0.01-%0.05 arasındadır. O da sen-ben basarsak ya da çocuklar meraklarından oynarken öldürürlerse. Böceklerin birbirini yeme sirkilasyonunun veya doğal etkenlerin bu ölme oranını arttırmayacağını düşünüyorum.
9 Mart 2009 Pazartesi
Metin Üstündağ - 2.eklenti (anlat anlat bitmez ki bu adam.Nerden başlasam ne kadar anlatsam...)
"Kurulmuş bir saatim ben ve acıyı çalıyorum sürekli.."
"Aşk iki kişiyle oynanır ve iyi olan kaybeder..."
"Vaktinde edilememiş sevgi sözleri nefret zırhını kuşanır dönerken geri.."
"Aslında bu düzen degil, bu ’düzülenler’ degişmeli."
"Çocukluğumdan bir ben kaldım geriye, bende bittim..."
"Bütün meyhanelerin vitrinlerinde hep o görünmez malum ibare; ’mutlu aşk yoktur’ !.."
"Bize bir hayat değil, bir süre vermişler ve bunu anlayana kadar da o süre çoktan bitti..."
"Gitmek, bitmek oldu mu, Tedavüle girdi mi bir kere ayrılık, Evlerin her bölümü; Bekleme odası artık.."
"Doğarken mi bitti nedir şu hayat hikayemiz.. Bir cenaze ardısıra yürür bakar gibiyiz..."
Biz bir çığlığız sürtünen, sürtünen ve biten
Onlar alarm taktırıyorlar kapılarına
Evlerine, ailelerine, arabalarına
Biz zaten alarm olarak varız.."
"Tırtılın kaderi kelebek olmak ve güzel ölmektir.. "
"yalnızlık psikolojiktir,öpülünce geçer."
"aşk türkçedeki tek heceli, en uzun kelimedir."
"öyle bir vakitte gel ki,zaman tüm halleriyle yanımızda olsun."
"bazi kendim bile kendime kalabalik geliyorum.. "
8 Mart 2009 Pazar
Metin Üstündağ - 1.eklenti (anlat anlat bitmez ki bu adam.Nerden başlasam ne kadar anlatsam...)
ne kadar çok asfalt dökülse de yollara bir kız kötü yola düşer
mutlaka biri sevgilisini düşünür hayatın anlamı gibi
genelevde bir adam bir kadına tüm cevap şıkları biraz da kendisiyken“buraya nasıl düştün” diye sorar
meşhur ve yabancı mağazaları kapıcı kızları süpürür geceleri biri namusu kirlenmesin diye canını verir gece morg bekçisi bir güzel düzer onu
böyle gelmiş böyle gider der biri“haadii leenn” der bir diğeri ama esas mekanizmaysa başka biri
birinin hayal gücü zengindir ama hiçtir biri hayal kurmaya bile adam tutar zengindir
biri zayıf alır matematik dersinden zayıf veren öğretmen ay sonunu hesaplar
biri boş vakitlerinde su sporları yapar birinin dolu vakitlerinde evini su basar
kahvede televizyonda laleli yangını seyredilir“yazık ulan bu nataşalara daha gençlermiş de daha çok düzülürlermiş” der gülerek biri
biri tam otuz yıl sonra çıkar hapisten habire ev alır biri habire araba alır biri
bir martı ölür kimse gazeteye ilan vermez garsona asgari ücret kadar bahşiş verir biri
biri haberlere konu çıksın diye intihar eder
herkes benim gibi olsa dünya ne güzel olur der biri
birinin doğum günüdür şimdi birinin düğünü biri ölmek üzeredir biri hamile kalırken
biri biri bile değildir tipten kaybeder o biri
biri hayat pahalı der günde yüz kişi ölürken
biri akşamdan kalmadır akşamın haberi yoktur
biri sevgilisine mektup yazar kompozisyon gibi
televizyona dalar biri yakar yemeği
biri birine çarpar iki hayat değil de iki yumurta sanki
trafiğe küfreder biri yolcunun bacaklarına bakarak
altı milyar insanın boku nereye gidiyor der biri
birinin taksidinin son günüdür onu düşünür
biri bir kavgayı ayırayım derken boşu boşuna ölür
eroin krizine girer biri çırpına çırpına yürür
biri köpeğini gezdirir biri bebeğini köpek losyon kokarken bok götürür bebeği
biri memlekete sadece televizyonda üzülür yeter ulan memleket de biraz bana üzülsün der biri
birinin bir dişi altındır kıçı gümüş kaplama birinin teneke kadar değeri yoktur bit pazarında
bir türlü anlam veremez dünyanın döndüğüne biri dünyayı döndüren enerji nerden gelir kim verir nerde kalacak bu millet nerde bu devlet der bir diğeri
birinin evine hırsız girer birinin evine polis
biri çöpten ekmek ararken çöplerden heykel yapar biri
serçelerin nüfusu artıyor mu azalıyor mu
fantom niye ormanda on kaplan gücündedir
düzen mi düzülen mi asıl eşcinseldir
ne olacaktır bu fenerin hali allah aşkına
geyik sardıkça sarar kahvede çaylar tazelenir
sur dibinde atlar kesilir kedilerden kokoreç yapılır
hayat çok mantıklıdır insanlar güzeldir der biri
dünyayı hayatı bu hale uzaylılar sokuyormuş gibi
insan toprağa dönüşür topraktan çiçek biter
biri birine verir o çiçeği sevişir hayat sürer
biri ölürken biri dirilir biri ağlarken biri sevinir
biri geç kalırken biri erken gelir birine
biri severken biri ayrılır
biri ah derken biri oh der
adları değişik olsa da hep aynı gün yaşanır yoksulluk dünya da
o kadar zengindir ki açlık ingilizceden bile en birinci lisandır
biri bunları yazar başı göğe mi erer
biri bunları okur ya sever ya küfreder ...met-üst.